6 Ağustos 2009 Perşembe

İspanya, Barcelona

23 Temmuz gecesi Madrid üzerinden Barcelona'ya ulaştık. Madrid havaalanı o kadar büyüktü ki dış hatlardan iç hatlara gitmek için metroya binip ardından da epey yürümemiz gerekti.

Sonunda Barcelona'ya gelebilmiştik. Barcelona Havaalanında ise başka bir süprizle karşılaştık. Uçaktan indik fakat bagajımız ortada yoktu. Herhangi bir yönlendirme levhası da olmadığı için bagajın kocaman havaalanının taaaa diğer ucunda olduğunu sora sora öğrendik ve bir çok polis kontrolünden geçerek bagajların verildiği kapıyı bulabildik. Bizim bagaj bandın üzerinde tek başına dolanıp duruyordu... Bagajları bu kadar uzakta teslim etmenin mantığını anlayamadık doğrusu.

AirportBus ile şehir merkezine geldik. Buradan bir taksiye atlayıp otele ulaştık. Allah'tan Otel şehre yakındı.

Sabah kalktığımızda otelden bir harita istedik. Resepsiyonist bize görmemiz gereken yerleri harita üzerinde işaretleyip yol gösterdi.

Catalunya Meydanı Barselona'nın göbeğinde kocaman havuzlar ve heykellerle süslü çok güzel bir meydan. Sabah bu meydandaki Cafe Zürich'te kahvaltı ettik. La Ramblas caddesi ise meydandan denize doğru uzanan şehrin en ünlü caddesi diyebiliriz. Caddede canlı heykeller, hokkabazlar, ressamlar, hediyelik eşyacılar, palyaçolar insanları eğlendirerek para kazanma derdindeler. Turistlerin en yoğun olduğu bölge bu cadde.



Caddenin deniz tarafındaki ucunda Christof Colomb'un Amerika'yı işaret eden görkemli anıtı bulunuyor.




























Caddeyi ve anıtı gezdikten sonra İspanya'nın en ünlü sanatçısı olan "Gaudi"nin eseri "Sagrada Familia" adlı henüz yapımı tamamlanamamış katedrali ziyarete gittik. Bu yapıyı ilk gördüğümde gözlerime inanamadım. Bu kadar büyük bir yapı nasıl bu kadar detaylı işlenmiş olabilirdi... Her köşesinde küçüklü büyüklü heykeller, oymalar, simgeler... Kapısı harflerle kaplanmış ve harflerin içinde "JESUS" kelimesi ve bazı başka kelimeler ön plana çıkarılmıştı. Sagrada Familia'yı anlatmaya kelimeler yetmez. Bu nedenle ancak gidip görerek ihtişamını anlayabilir insan.










Sagrada Familia'yı gezdikten sonra çok acıkmıştık. Yakınlarda bir kaç yere bakındıktan sonra ben "paella" adlı ispanyol yemeğinde karar kıldım. Ömer ise pizzada. Paella safranlı ve etli pilav demekmiş. Deniz ürünleri, kırmızı et veya tavuk ile yapılabiliyor. Tadı gayet güzel, damak tadımıza da yakın bir yemek. Granada'dan safran aldım bu yemeği evde de yapmak için.


Enerjimizi topladık artık Gaudi'nin diğer eserlerini görme vakti. Casa Mila ve Casa Battlo Gaudinin yaptığı binalar ve şu anda banka ve müze binası olarak kullanılıyorlar. Bu binalar La Pedrera diye bir semtteymiş. Yani bulunduğumuz yere biraz uzak. Biraz yürüyüp yolda karşılaştığımız kilise, katedral, eski belediye binasını da gezdikten sonra La Pedrera'ya metro ile gitmeye karar verdik zira çok yorulmuştuk.


Casa Mila asimetrik hatları ve sıradışı ferforjeleri ile bizi şaşırtmayı başardı. Şu anda banka olarak kullanılıyor.




Casa Battlo ise daha narin ve zarif hatlara sahipti, renkli mozaikten dış cephesi görülmeye değer...

İlk gün için turumuzu tamamlamış ve epey de yorulmuştuk. Güneş batarken biz de Catalunya Meydanının yolunu tuttuk. Burada biraz alışveriş yapıp otele döndük.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder